SİNA GIDA PAZARLAMA

M. K. Atatürk

Cumhurbaşkanlarımız - M. Kemal Atatürk

Mustafa Kemal ATATÜRK

Görev Süresi: 29 Ekim 1923 - 10 Kasım 1938

1881 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir ili olan Selanik’te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Babasını küçük yaşta kaybettikten sonra ilkokulu Selanik’te Şemsi Efendi Mektebi’nde okudu. Öğrenimini Selanik Askerî Rüştiyesi ve Manastır Askeri İdadisi’nde sürdürdü. 1899’da girdiği İstanbul Harbiye Mektebi’ni 1902 yılında piyade teğmeni rütbesiyle, Harp Akademisi’ni de 1905’te kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.

Mustafa Kemal 1905 yılında Şam’da 5. Ordu’da, 1907’de Makedonya’daki 3. Ordu’da görevlendirildi. Manastır ve Selanik’te görevli iken 1909’da İstanbul’daki (31 Mart Vak’ası) ayaklanmayı bastıran Hareket Ordusu’nda görev yaptı. Arnavutluk isyanını bastırma harekâtına katıldı. 1911’de İtalya’nın Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi. Tobruk ve Derne’de Türk Kuvvetlerini başarı ile yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912–1913 yıllarında Balkan Savaşı’na katıldı; Edirne’yi Bulgaristan’dan geri alan kolorduda görev yaptı. 1913–1915 yıllarında Sofya’da ataşe olarak bulundu. Birinci Dünya Savaşı’nda, 1915’te, 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’na katıldı. Gelibolu’da düşman saldırılarını başarı ile durdurdu; “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı.

1916’da Doğu Cephesi’ne Kolordu Komutanı olarak atandı ve generalliğe yükseltildi. Rus saldırılarını durduran Mustafa Kemal, Bingöl ve Muş’u düşmandan geri aldı. 1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7. Ordu Komutanlığı’na atandı. Aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya gitti.

Alman Genel Karargâhı ve Alman savaş cephelerinde incelemeler yaptı. 1918’de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7. Ordu Komutanı iken, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a geldi. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul’dan ayrıldı.

Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı. Türk milletine, “Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi. Ayrıca Osmanlı Hükûmeti’nin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı.

Bu kongrelerde, “Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükûmetin kurulacağı ve bir millî meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları alındı ve açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, onun çabalarıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihî görevine başladı; Mustafa Kemal, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’nı Türk milletinin kabul etmediğini dünyaya duyurdu.

İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan Kuvvetlerinin ilerlemesi 1921’de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. 23 Ağustos 1921’de yeniden saldıran Yunan Ordusu bozguna uğratılarak Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk Ordusu Sakarya Meydan Savaşı’nı zaferle sonuçlandırdı. 22 gün geceli gündüzlü süren bu savaşta Yunan Ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal’e ‘Mareşal’ rütbesi ve 'Gazi' unvanı verildi. Türk Ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de karşı saldırıya başladı. Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Başkomutan Meydan Savaşı’nda (30 Ağustos 1922) Türk Ordusu Yunan Ordusu’nun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi. 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildiler.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938’deki ölümüne dek arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.

Mustafa Kemal’e, 24.11.1934 günlü, 2587 sayılı kanunla Atatürk soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.

Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacı ile 1933’te Beş Yıllık Sanayi Planı’nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı; Milletler Cemiyeti’ne girilmesi (1932), Balkan Antantı’nın imzalanması (1934), Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936) ve Sadabat Paktı (1937) gibi girişimler Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu. Atatürk, Hatay’ın anavatana katılması için yoğun bir diplomatik çaba sarf etti ve onun bu amacı, vefatının ardından 1939 yılında gerçekleşti.

Atatürk, yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’nı başarı ile yöneten bir komutan değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimler ile de dâhi bir devlet adamı idi. 57 yıl süren yaşamının büyük kısmında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı ve mutluluğu için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, cesur ve unutulmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrıldı.

#

#

#



#

   

 

 


BUGÜN 3.EKİM CUMARTESİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ - ATATÜRK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

 

KEMAL PAŞA'YA

Yüzünü görmek istedim
Selanik' te birşey sormadan
Kuyumcularla kebapçılara
Deniz kıyısına gittim
Sesin duyuluyordu
Liman boyunca
Bütün deniz kabuklarında
Bir vapurda
Dalgalanıyordu
Adının hayali
Ne güzel şey "Türk dostuyum " demek
Samsun' a çıkacağız yarın sabah

Ord.Prof.Dr.Anna Masala (İtalyan)

..................................................................................

 

ATATÜRK' ÜN YAZDIĞI TEK ŞİİR

Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?

Mustafa Kemal ATATÜRK 

...................................................................................

 

MUSTAFA KEMAL' İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal' i düşünüyorum
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği,
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı!
Yine bizimle beraber biryerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın.
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

...................................................................................

 

MUSTAFA KEMAL

Mustafa Kemal' i gördüm düşümde
Daha, diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen,
Sabaha, diyordu.
Al bir kalpak giymişti, al bir ata binmişti,,
Zafer Irak mı dedim
Aha, diyordu.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

...................................................................................

 

ATATÜRK

Sen karımda namus
Kısrağımda hilal
Sen mataramda su, torbamda ekmek
Sen mavzerimde fişek
Ben ondokuzuncu fıkra
Yetmişbirinci alaydan Mehmet

Ayhan Hünalp

....................................................................................

 

BİR RESİMDE ATATÜRK

İzmir' e girişini Atatürk' ün
Bir kahve duvarındaki resimde gördüm
Bir ılık güz öğlesinde
Şanlı haki urbası üzerinde
Koymuştu kılıcını içine kınının
Yürüyordu arasına sevgili halkının
Ayağında Anadolu' dan getirdiği toz
Bir inanç gözlerinde tükenmez
Alabildiğine insan kalabalığı ardı
Bir aydınlık geleceğe bakıyordu
Işıktı sevinçti türküydü
Görseydiniz o resimde Atatürk' ü

Sabahattin Kudret Aksal

...................................................................................

 

 

İZİNDEYİZ

Temsil, talebeyim
Yoksulum ama duydum
Atatürk' ü mutluyum
Çimentepeler' e düşman ayak basar da
Ben daha dururmuyum?
Kimin kızıyım kimin oğluyum
Yitmiş gitmiş, atam dedem
Hürriyetler uğruna
Ben daha dururmuyum?
Düşebilir körpe fidan hain baltalarla.

Düşebilir yeni yıldız
Ama nedir hürriyet
Hiç unuturmuyum?...
Düşer ömrün katı kırağılarda
Düşer elimden kitap
Sonsuz geleceklere geçer benden kan

Dirilten kim, bu yurt artık nasıl çöker

İzindeyiz, biz varken

...................................................................................

 

SİSTEN SONRA

Ne kadar uyudunuzsa, karalardan uyanın aklara
Evler sokaklar Mustafa Kemal' lerle kalkın
Bir çelenk örün başınıza mutluluklardan
Davranın avlulara ağaçalarla
Meydanlara davul zurnalarla koşun
Çekin bayramlıklarımızı sıkıntılardan
Türkiye bir geçmiş değil gelecektir
Işıklarla sabahlarla dostluklarla
Koç yiğitler sıra sıra kılıçlardan
Çıkın dağlara bayraklarla
Ne kadar bunaldınızsa dumanlardan
Fırlayan sularla topraklarla kuşlarla
Günaydın hepinize Türk ordusundan
Toplanın meydanlara marşlarla
Özgürlük Mustafa Kemal' li bir çiçektir
Kalkın umutlara sevgilere selamlarla

....................................................................................

 

GİDİYOR

Gidiyor, rast gelmez bir daha tarih eşine;

Gidiyor, onyedi milyon kişi takmış peşine

Gidiyor, onsuz olan kudreti sığmaz akla
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla

Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.
Gidiyor, harbin o korkulu aslan yelesi
Gidiyor, sulhün ufuklarda yanan meş'alesi..
Yine bir devr açacakmış gibi ne başta o var

Hıçkıran seste o var, sesiz akan yaşta o var

Siliyor, ruhunun ülviği fani etini,
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini

Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça;

Büyüyor, gitgide gözlerden uzaklaştıkça.

Orhan Seyfi Orban

...................................................................................

 

UYUYOR

Alev olmuş yanıyor gözyaşımız
Bu hazin meş'aleler üstünde.
Uyuyor en yüce can yoldaşımız,
Böyle hicranla tutuşmuş günde.
Uyuyor uykusu hiç bitmeyecek
Ölü bir milleti var eyliyenin
Onu makber bile incitmeyecek
Ruhu tunçtur, gece yoktur diyenin
Geceden doğdu ışıklar saçarak
Vatanın gündüzü Türkün özü O
Ölemez böyle sabah, böyle şafak
Tarihin şan dolu en son sözü O.

...................................................................................

 

25 YIL SONRA

Deliler gibi pişmanız
Ne yaptık biz
Neden hala buralardayız?
Neden kurtulup yürüyemedik
Gösterdiğin yere varamadık
Neden bu kadar oyalandık?
Atatürk bağışla bizi
Sana layık olamadık.
Kendimiz kendimize ettik.
Ne güzeldi ne, ne düzdü yollar
İniş aşağı, kayar gibi
Tuttuk yokuşa sürdük
Şimdi deliler gibi pişmanız
Ne yaptık biz?
Neden hala buradayız?

...................................................................................

 

O' NSUZ

Ah, işte duyuyorum mesut günler içinden,
Sana ^^sevimli yüzün asla solmasın^^ diyen,
Bütün adınla dolu o coşkulu şarkılar.
Sen öldüğün için mi bayraklar yarı!...
Görüyorum, ilk defa seni gördüğüm günü.
Altından, alkışlarla geçiyorsun bir takın.
O gün bana gelmiştin babamdan daha yakın.
Meğer duyacakmışım bir sabah öldüğünü...
Meğer görecekmişim bir sabah gidişini, günü.
İstanbul'un önünden son defa geçişini,
Bizler seninle nasıl, ne kadar beraberdik,
Bizler ki sıkılsak ^^O başımızda^^derdik;
Nasıl yok bileceğiz o güzel güneş yüzü?
Ana,baba değil bu, bizler Ata öksüzü..
Tatmadık, bilmiyoruz bu bambaşka yarayı,
Öğret bize ya Rabbim ah
^^O^^nsuz yaşamayı!..

...................................................................................

 

ATATÜRK' Ü ANKARA' DA KARŞILARKEN

Gene onbeş sene evvel gibi Gazi geliyor
Gene onbeş sene evvelki gibi yükseliyor
Gene başlarda oturmuş, gene göklerde başı

Yıldırımlar gene bir eski silah arkadaşı
Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ;
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ.
Gene memleketin satveti bir tek emeli;
Koca bir yurdu tutarken gene sapasağlam eli.
Çürüyen göğsü için tak-ı zaferler gene dar;
Gene sağdır, gene sağlamdır
O, hem dünkü kadar.
O' na matemle... hayır, sade taabbütle eğil;

Ölüdür, doğru, fakat öldüğü hiç belli değil.

...................................................................................

 

GAZİ

Ey sen ki alev saçlı zafer küheylaniyle
Kurtardığın vatanda en yüce şehsüvarsın.
Bir şimşek ağlıyanı halinde Türk kanıyle
Aldığı şana layik tarihte bir sen varsın.

Erişemez vasfına hiç bir rebabın sesi
Sen yükseksin ilhamın yıldızlı göklerinden.

Dehadan kanatlanan kılıcının şulesi
Ebediyette olmuş bir murassa kasiden.
Kızıl gökte parlayan ay-yıldızın nurusun.
Sen en büyük milletin, Türklüğün gururusun.
Bu yurdun timsalisin bugün bütün cihanda.
Gözler, gönüller senin, senin şeref de şan da...

...................................................................................

 

ATATÜRK' Ü DÜŞÜNÜRKEN

Ne şairane mevsimdi eskiden sonbahar

Bahçeli talan eden bir deli rüzgardı
Kırılan dal düşen yaprak şaşkın uçan kuşlar
Eskiden sonbaharın bir güzelliği vardı
Gel gör ki Atatürk' ün ölümünden bu yana

Sonbahar dahi bir tuhaf bir başka geliyor

Vatan gerçeklerini hatırlatıp insana

Türk yüreklerimizi burka burka geliyor.

..................................................................................

 

İSTİKLAL SAVAŞINDAN

Ağlamakla gözlerin kızarmıştı akların,

Büyük yas karartmıştı kırmızı bayrakları.

Boyunlar bükülmüştü, başlar durmuyordu dik,
Kendi vatanımızda vatansızlar gibiydik.

Anayurda dört yandan saldırmıştı düşmanlar,
Türk' ün büyük derdini Türk olmayan ne anlar?
Halife olanlarla bir, Sultan olanlarla birlik;
Prensleri ediyor düşmana habercilik.
O günlerde bir ünlü ayak bastı Samsun' a.

Yürüdü, etrafına umutlar suna suna;
Bu ateşler içinden geçip gelmiş bir erdi,

Göğsünde toplanmıştı milyonla Türkün derdi.
Bu milyonlarla dert ona veriyordu başka hız
Yürüyordu: arkasında genç, ihtiyar, kadın, kız....
O kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,

Saçı, güneşi emmiş bir demet başak.
O kimdir? Bir ulusun sesi var ağzında,

Onbeş milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.
O kimdir? Gözlerinde, bir tılsım gizleniyor

Bastığı topraklardan bahar filizleniyor...

Alev saçlı bir volkan, bazı bir dağ başında

Bazı beliriyordu bir damla göz yaşında.

Güneşten birer oktu ondan gelen her emir,

 Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir.

O kimdir?.. milyonla Türk birleşip bir tek olmuş.
Yıkılan memlekete kolları destek olmuş...

Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu
Bir yandan da yürüdü halifenin ordusu.

Birisi gök yüzünden bombalar atıyordu,

Öbürü ^^tekbir^^ çekip ^^fetva^^ dağıtıyordu.
Bunların karşısında göğsü acık bir dölen,

Süngüye, topa diyor : -biz olacağız yenen!

Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,

Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.

Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,

sınırlar baştan başa bir çelik örgü oldu.

Bir kale heybeti var vatanın her taşında,

Her işin başında o, her iş onun başında.

ulusun iradesi, azmi ona verilmiş,
bütün yöney elinde bir yay gibi gerilmiş.

....................................................................................

 

ATATÜRK'Ü DİNLERKEN

Söylüyor birer güneş yakarak bağrımızda,

Bir tarihi yolundan çevirecek sözleri

Ülküsünün koruyla ışıldıyor gözleri,

Haykıran bütün yurdun sesi var bu ağızda.

Bir kan gibi gezerek yurdun damarlarını
Bu ses, bir nabız gibi hep birlikte atıyor,
Bu ses yurdu sevgiden bir kolla kuşatıyor.

Anlatıyor inançla bize büyük yarını.
Aşacak bir ok gibi çağların üzerinden,
Bu sesin yankısıyla dolacak en uzaklar.
Bu sesi dinleyecek sarsılarak derinden
Bin yıl sonra bu toprak üstünde doğacaklar

..................................................................................

 

ATATÜRK

Türk tarihi insanlığa kök olmuştur, evrenseldir,
Türk Milleti, ta Asya' nın ortasından kopup gelen,
Yeryüzünün dört yanına kol atan bir çoşkun seldir.
Hep o selin ayakları: Sümer, Elam, Mısır, Eti.
Türkiye' dir bir kolu da, en yenisi, en gürbüzü:
Tarih yeni yazmaktadır böyle güçlü bir devleti.
Bu devleti kuran kimdir?
Sensin bilir bunu cihan
Adın Kemal Atatürk' tür, büyük, küçük tanır seni.
Sensin Türk' e yol gösteren, sensin bize ulu başkan.
Damarında akan kanda milletin öz kanı var,
Bileğinde milletin yenilmeyen öz kuvveti.

Yüreğinde, bütün Türklük tarihinin volkanı var.
Görüşünle vatanını ölümlerden sen kurtardın;
Düşmanları bu topraktan denizlere sensin döken;
Yıkık yurdu can verici ellerinle sen onardın.

 Uzak, yakın geçmişlerde hiçbir eşi bulunmayan
Eserini, yarın için,Türk gencine inanladın.
Biz de onu korumaya ant içmişiz, buna inan.
Çalışmakta, iş yapmakta, yurt sevmekte örnek sensin
Bizler senin çocuğunuz, atamızsın ey Atatürk,
Kurtaransın, koruyansın, Türklüğe can verensin...

Hasan-Ali Yücel

....................................................................................

 

MUSTAFA KEMAL SESLENSE

Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size

Ben Mustafa Kemal' im heyy...
Ben Mustafa Kemal' im
Büyük büyük denizlerim vardır benim

Hürriyeti içmiş dalgalarım,
Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim
Ulusumun yanında sevincim
Ben Mustafa Kemal' im heyy...
Karanlığı deler gözlerim
Dalgalara binip gelmiş kahraman,
Gökçe gözlerine türküler yaktığımız...

Hani bir güneş doğmuştu ya Samsun' dan

İşte benim... Ben... Mustafa Kemal...

Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda
Deyip, öyle girdim savaşa
Komut verdim
Şahlandı cümle vatan
Boğdum kör talihi zindanında.
Bahtı gülen anaları yurdumun
Gökleri, dağları, denizleri
Yarınları, güvenipte uyuduğum
Aslan yeleni ışığı sınırlarımın Mehmetleri
Tutun ellerinizden yüreklerinizden

Sevgilerinizle beni yıkayın.
Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından gelir sesim
Sevdim
Bir tanem
Türkiyelim
Sen var olukça belli ki
Ben Mustafa Kemalim

Behçet Kemal Çağlar

..................................................................................

 

MUSTAFA KEMAL'MİŞ

Ölümsüzlük,
Göz olmuş,
Kaş olmuş,
Baş olmuş,
Şekillenmiş,
Ölümsüzlük,
Mustafa Kemal' miş

Cenab OZANKAN

 

Tam kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek,
Anadolu’nda, İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğuldu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir. 

M.KEMAL ATATÜRK
 
HOŞ GELDİNİZ
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol